Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
el-Hâkka/geleceği kuşkusuz olan şey! Nedir o hâkka? O hâkkanın niteliğini sana bildiren nedir? Semûd ve Âd kâriayı/başa çarpan olayı yalanlamıştı. Bunun üzerine Semûd, bir doğal felaket ile helâk edildi. Âd ise gürleyen sesle gelen rüzgârlı bir fırtınayla mahvedildi. Onu, onların üzerine yedi gece-sekiz gün hiç ara vermeden saldı. Topluluğu orada yerlere serilmiş görürsün. İçleri boşaltılmış hurma kütükleri gibidirler. Onlardan geri kalan bir şey görüyor musun? Firavun da ondan öncekiler de altı üstüne gelmiş kentler de aynı hataya vücut verdiler. Rablerinin resulüne isyan ettiler de O da onları, şiddeti arttıkça artan bir yakalayışla yakaladı. Su azıp köpürdüğünde, biz sizi o akıp gidende taşıdık, Ki onu size bir hatırlatıcı/düşündürücü yapalım ve kavrayabilen kulak kavrasın.
(Yaşar Nuri ÖZTÜRK)
Gerçekleşen, Nedir o gerçekleşen? Gerçekleşenin ne olduğunu nerden bileceksin? Semud ve 'Ad (kavimleri), başa çarpan olayı yalanladılar. Bu yüzden Semud (kavmi) azgın bir vak'a ile helak edildiler. Ad (kavmi) ise uğultulu, azgın bir kasırga ile helak edildiler. (Allah) Onu, yedi gece, sekiz gün ardı ardına onların üzerine saldı. O kavmi orada, içi boş hurma kütükleri gibi serilmiş görürsün. Onlardan hiç geri kalan görüyor musun? Fir'avn ve ondan öncekiler ve altüst olmuş kentler(in halkı olan Lut kavmi) de hatalı iş yaptılar. Rablerinin elçisine karşı geldiler. O da onları şiddeti gittikçe artan bir yakalayışla yakaladı. Su(lar) kabarınca biz sizi, akıp giden(gemi)de taşıdık. Ki onu size bir ibret yapalım ve belleyen kulak(lar) onu bellesin.
(Süleyman Ateş)
(Gerçekleşecek) Kıyamet! Nedir, o Kıyamet? Gerçekleşenin (Kıaymetin) ne olduğunu sen nerden bileceksin? Semûd ve Âd, kapılarını çalacak olan o felaketi yalan saymışlardı. Semûd kavmi korkunç bir sesle yok edildi. Âd kavmi ise gürültülü ve azgın bir fırtına ile yok edildiler. Allah o fırtınayı üzerlerine yedi gece sekiz gündüz musallat etmişti. Öyle ki, o kavmi içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş halde görürdün. Bak şimdi görebilir misin onlardan bir kalıntı? Firavun, ondan öncekiler ve altı üstüne getirilen beldeler de hep o hatayı işleyegeldiler. Hep Rablerinin elçilerine karşı geldiler. O da onları pek şiddetli bir şekilde yakalayıverdi. Kuşkusuz, sular kabarınca sizi gemide biz taşıdık. Onu size bir ibret yapalım ve belleyici kulaklar bellesin diye.
(Elmalılı Hamdi Yazır)
Elhâkka(tu). Mâ-lhâkka(tu). Vemâ edrâke mâ-lhâkka(tu). Keżżebet śemûdu ve ’âdun bilkâri’a(ti). Fe-emmâ śemûdu feuhlikû bi-ttâġiye(ti). Ve emmâ ‘âdun feuhlikû birîhin sarsarin ‘âtiye(tin). Seḣḣarahâ ‘aleyhim seb’a leyâlin ve śemâniyete eyyâmin husûmen feterâ-lkavme fîhâ sar’â ke-ennehum a’câzu naḣlin ḣâviye(tun). Fehel terâ lehum min bâkiye(tin). Ve câe fir’avnu vemen kablehu velmu/tefikâtu bilḣâti-e(ti). Fe’asav rasûle rabbihim fe-eḣażehum aḣżeten râbiye(ten). İnnâ lemmâ taġâ-lmâu hamelnâkum fî-lcâriye(ti). Linec’alehâ lekum teżkiraten vete’iyehâ użunun vâ’iye(tun).
(Transliterasyon)
69|2|مَا ٱلْحَآقَّةُ
69|3|وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا ٱلْحَآقَّةُ
69|4|كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌۢ بِٱلْقَارِعَةِ
69|5|فَأَمَّا ثَمُودُ فَأُهْلِكُوا۟ بِٱلطَّاغِيَةِ
69|6|وَأَمَّا عَادٌ فَأُهْلِكُوا۟ بِرِيحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍ
69|7|سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَٰنِيَةَ أَيَّامٍ حُسُومًا فَتَرَى ٱلْقَوْمَ فِيهَا صَرْعَىٰ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍ
69|8|فَهَلْ تَرَىٰ لَهُم مِّنۢ بَاقِيَةٍ
69|9|وَجَآءَ فِرْعَوْنُ وَمَن قَبْلَهُۥ وَٱلْمُؤْتَفِكَٰتُ بِٱلْخَاطِئَةِ
69|10|فَعَصَوْا۟ رَسُولَ رَبِّهِمْ فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةً رَّابِيَةً
69|11|إِنَّا لَمَّا طَغَا ٱلْمَآءُ حَمَلْنَٰكُمْ فِى ٱلْجَارِيَةِ
69|12|لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَآ أُذُنٌ وَٰعِيَةٌ