Hayır, hayır! Siz hemencecik geleni seversiniz.
Ve sonradan geleceği terk edersiniz.
Yüzler vardır o gün parıltılı,
Rabbine doğru bakan.
Ve yüzler vardır o gün, asık/buruk,
Kendisine, bel kıracak bir hesap yöneleceğini sezinler.
(Yaşar Nuri ÖZTÜRK)
Hayır, siz çabuk(geçen şu dünyay)ı seviyorsunuz da,
Ahireti bırakıyorsunuz.
Yüzler var ki o gün ışıl ışıl parlar,
Rabbine bakar.
Yüzler de var ki o gün asıktır.
Kendisine bel kemiklerini kıran(bela)nın yapılacağını anlar.
(Süleyman Ateş)
Hayır, siz peşin olanı (dünyayı) seviyorsunuz da
Ahireti bırakıyorsunuz.
Yüzler var ki o gün ışıl ışıl parlar.
Rabbine bakar.
Yüzler de var ki o gün asıktır.
Anlar ki kendisine belkıran (bel kemiklerini kıran belalı bir iş) yapılır.
(Elmalılı Hamdi Yazır)
Kellâ bel tuhibbûne-l’âcile(te).
Ve teżerûne-l-âḣira(te).
Vucûhun yevme-iżin nâdira(tun).
İlâ rabbihâ nâzira(tun).
Ve vucûhun yevme-iżin bâsira(tun).
Tezunnu en yuf’ale bihâ fâkira(tun).
(Transliterasyon)
75|20|كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ ٱلْعَاجِلَةَ
75|21|وَتَذَرُونَ ٱلْءَاخِرَةَ
75|22|وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاضِرَةٌ
75|23|إِلَىٰ رَبِّهَا نَاظِرَةٌ
75|24|وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍۭ بَاسِرَةٌ
75|25|تَظُنُّ أَن يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌ