Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
Yemin olsun bürüyüp örttüğü zaman geceye,
Ve parıldadığı zaman gündüze,
Yemin olsun erkeği de dişiyi de yaratana,
Ki sizin emek ve gayretiniz mutlaka dağınık ve parça parçadır.
Kim verir ve sakınırsa,
Ve güzeli doğrularsa,
Biz ona, en kolay olanı kolaylayacağız.
Ama kim cimriliğe sapar ve kendisini tüm ihtiyaçların üstünde görür,
Ve güzelliği yalanlarsa,
Biz onu, en zor olana sevk edeceğiz.
Aşağı yuvarlandığında malı onu kurtarmayacaktır.
Yemin olsun, doğruya ve güzele kılavuzlamak sadece bizim işimizdir.
Sonrası da öncesi de sadece bizimdir.
Ben sizi, köpürerek yanan bir ateşe karşı uyardım.
Şiddete çok düşkün bedbahttan başkası girmez ona.
Yalanlamış, sırtını dönmüştü o.
İyice sakınan da ondan uzak tutulur.
O ki, temizlenip arınsın diye malını verir.
Onun katında hiç kimsenin, karşılığı verilecek bir nimeti yoktur/hiç kimsenin ona, karşılık olarak verilecek bir nimeti yoktur.
Yüceler yücesi Rabbinin yüzünü özleyip istemek için veren hariç.
Yakında mutlaka hoşnut olacaktır.
(Yaşar Nuri ÖZTÜRK)
Örttüğü zaman geceye andolsun,
Göründüğü zaman gündüze andolsun,
Erkeği ve dişiyi yaratana andolsun ki,
Sizin işiniz çeşit çeşittir:
Kim (hayır için) verir, korunursa,
Ve en güzel(söz)ü doğrularsa,
Ona en kolay(yolda gitmey)i kolaylaştırırız.
Kim de cimrilik eder, kendini zengin (ve kendine yeterli) görürse,
Ve en güzel(söz)ü de yalanlarsa,
Ona da en güç(yolda gitmey)i kolaylaştırırız.
Çukura düştüğü zaman malı ona hiçbir fayda sağlamaz.
Doğru yola iletmek bize aittir.
Son da ilk de (ahiret de dünya da) bizimdir.
Ben sizi alev saçan bir ateşe karşı uyardım.
Ona ancak haydut olan girer.
O ki, yalanlandı ve sırtını döndü.
En çok korunan da ondan uzak tutulur.
O ki malını hayra vererek arınır, yücelir.
Ve onun yanında, hiç kimsenin karşılık verilecek bir ni'meti yoktur (o, verdiğini kendisine yapılan bir iyiliğin karşılığı olarak değil),
Yalnız yüce Rabbinin rızası için verir.
Yakında kendisi de (Allah'ın verceği ni'metle) razı olacaktır.
(Süleyman Ateş)
Örttüğü zaman geceye,
Açıldığı zaman gündüze,
Erkeği ve dişiyi yaratana and olsun ki,
Gerçekten sizin işiniz başka başkadır.
Bundan böyle her kim malını hayır için verir ve korunursa,
Ve en güzel olanı doğrularsa,
Biz onu en kolay yola muvaffak kılacağız.
Kim de cimrilik eder ve kendini hiçbir şeye ihtiyacı kalmamış görür.
Ve en güzeli de yalanlarsa,
Onu da en zor yola hazırlarız.
Çukura yuvarlandığı zaman malı onu kurtaramayacak.
Doğru yolu göstermek muhakkak bize aittir.
Kuşkusuz ahiret de dünya da bizimdir.
Ben sizi köpürdükçe köpüren bir ateşe karşı uyardım.
Ona ancak en azgın olan girer.
Öyle azgın ki, yalanlamış ve sırtını dönmüştür.
En çok korunan ise ondan uzaklaştırılacaktır.
O ki, Allah yolunda malını verir, temizlenir.
Onun yanında, başka bir kimse için karşılığı verilecek hiçbir nimet yoktur.
O ancak yüce Rabbinin rızasını aramak için verir.
Elbette yakında kendisi de hoşnut olacaktır.
(Elmalılı Hamdi Yazır)
Velleyli iżâ yaġşâ.
Ve-nnehâri iżâ tecellâ.
Vemâ ḣaleka-żżekera vel-unśâ.
İnne sa’yekum leşettâ.
Fe-emmâ men a’tâ vettekâ.
Ve saddeka bilhusnâ.
Fesenuyessiruhu lilyusrâ.
Ve emmâ men beḣile vestaġnâ.
Ve keżżebe bilhusnâ.
Fesenuyessiruhu lil’usrâ.
Vemâ yuġnî ‘anhu mâluhu iżâ teraddâ.
İnne ‘aleynâ lelhudâ.
Ve-inne lenâ lel-âḣirate vel-ûlâ.
Fe-enżertukum nâran telezzâ.
Lâ yaslâhâ illâ-l-eşkâ.
Elleżî keżżebe ve tevellâ.
Ve seyucennebuhâ-l-etkâ.
Elleżî yu/tî mâlehu yetezekkâ.
Vemâ li-ehadin ‘indehu min ni’metin tuczâ.
İllâ-btiġâe vechi rabbihi-l-a’lâ.
Ve lesevfe yerdâ.
(Transliterasyon)
92|1|بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ وَٱلَّيْلِ إِذَا يَغْشَىٰ
92|2|وَٱلنَّهَارِ إِذَا تَجَلَّىٰ
92|3|وَمَا خَلَقَ ٱلذَّكَرَ وَٱلْأُنثَىٰٓ
92|4|إِنَّ سَعْيَكُمْ لَشَتَّىٰ
92|5|فَأَمَّا مَنْ أَعْطَىٰ وَٱتَّقَىٰ
92|6|وَصَدَّقَ بِٱلْحُسْنَىٰ
92|7|فَسَنُيَسِّرُهُۥ لِلْيُسْرَىٰ
92|8|وَأَمَّا مَنۢ بَخِلَ وَٱسْتَغْنَىٰ
92|9|وَكَذَّبَ بِٱلْحُسْنَىٰ
92|10|فَسَنُيَسِّرُهُۥ لِلْعُسْرَىٰ
92|11|وَمَا يُغْنِى عَنْهُ مَالُهُۥٓ إِذَا تَرَدَّىٰٓ
92|12|إِنَّ عَلَيْنَا لَلْهُدَىٰ
92|13|وَإِنَّ لَنَا لَلْءَاخِرَةَ وَٱلْأُولَىٰ
92|14|فَأَنذَرْتُكُمْ نَارًا تَلَظَّىٰ
92|15|لَا يَصْلَىٰهَآ إِلَّا ٱلْأَشْقَى
92|16|ٱلَّذِى كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ
92|17|وَسَيُجَنَّبُهَا ٱلْأَتْقَى
92|18|ٱلَّذِى يُؤْتِى مَالَهُۥ يَتَزَكَّىٰ
92|19|وَمَا لِأَحَدٍ عِندَهُۥ مِن نِّعْمَةٍ تُجْزَىٰٓ
92|20|إِلَّا ٱبْتِغَآءَ وَجْهِ رَبِّهِ ٱلْأَعْلَىٰ
92|21|وَلَسَوْفَ يَرْضَىٰ