Benliğini arındıran/zekât veren, kurtuluşa gerçekten ermiştir.
Rabbinin adını anmış, namaz kılmıştır/dua etmiştir o.
Doğrusu şu ki, siz şu iğreti hayatı yeğliyorsunuz.
Oysaki sonraki hayat daha mutlu, daha kalıcıdır.
Hiç kuşkusuz, bu Kur'an, ilk sayfalarda da elbette vardır.
İbrahim'in ve Mûsa'nın sayfalarında.
(Yaşar Nuri ÖZTÜRK)
Doğrusu, mutluluğa ermiştir zekat veren;
Rabbinin adını anıp namaz kılan.
Ama siz, şu yakın hayatı yeğliyorsunuz.
Oysa ahiret daha iyi ve daha kalıcıdır.
Bu (hükümler), elbette ilk sahifelerde de vardı:
İbrahim'in ve Musa'nn sayfalarında.
(Süleyman Ateş)
Doğrusu felah buldu (günahtan) temizlenen.
Rabbinin adını anıp namaz kılan.
Fakat siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz.
Oysa ahiret daha hayırlı ve daha kalıcıdır.
Kuşkusuz bu ilk sahifelerde vardır,
İbrahim ve Musa'nın sahifelerinde.
(Elmalılı Hamdi Yazır)
Kad efleha men tezekkâ.
Ve żekera-sme rabbihi fesallâ.
Bel tu/śirûne-lhayâte-ddunyâ.
Vel-âḣiratu ḣayrun ve ebkâ.
İnne hâżâ lefî-ssuhufi-l-ûlâ.
Suhufi ibrâhîme ve mûsâ.
(Transliterasyon)
87|14|قَدْ أَفْلَحَ مَن تَزَكَّىٰ
87|15|وَذَكَرَ ٱسْمَ رَبِّهِۦ فَصَلَّىٰ
87|16|بَلْ تُؤْثِرُونَ ٱلْحَيَوٰةَ ٱلدُّنْيَا
87|17|وَٱلْءَاخِرَةُ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰٓ
87|18|إِنَّ هَٰذَا لَفِى ٱلصُّحُفِ ٱلْأُولَىٰ
87|19|صُحُفِ إِبْرَٰهِيمَ وَمُوسَىٰ