Kahrolası insan, ne kadar da nankördür!
Hangi şeyden yarattı onu?
Bir spermden! Yarattı onu, ölçülendirip biçimlendirdi onu.
Sonra, yolu kolaylaştırdı ona,
Sonra öldürdü onu, kabre koydurdu onu.
Sonra dilediği zaman diriltip ortaya çıkardı onu.
Hayır, hayır! O, O'nun kendisine emrettiğini hiç yerine getirmedi.
Hadi, bakıversin insan, kendi yiyeceğine!
Biz suyu döktük de döktük.
Sonra yeryüzünü yardık da yardık.
Ardından orada dâneler bitirdik.
Üzümler, yoncalar,
Zeytinlikler, hurmalıklar,
Gür çimenli, bol ağaçlı bahçeler,
Meyve, otlak/sebze.
Sizin ve hayvanlarınızın yararına.
(Yaşar Nuri ÖZTÜRK)
Kahrolası insan, ne kadar da nankördür!
(Allah) Onu hangi şeyden yarattı?
Nutfe (sperm)den. Onu yarattı, ona biçim verdi.
Sonra ona yolu kolaylaştırdı.
Sonra onu öldürdü, kabre koydurdu.
Sonra dilediği zaman onu diriltip kaldırdı.
Hayır, insan, O'nun kendisine emrettiğini yapmadı.
İnsan şu yiyeceğine baksın.
Biz suyu iyice döktük.
Sonra toprağı güzelce yardık da,
Orada bitirdik: Dane,
Üzüm, yonca,
Zeytin, hurma,
İri ve gür bahçeler,
Meyva ve çayır;
Sizin ve hayvanlarınızın geçimi için.
(Süleyman Ateş)
O kahrolası insan, ne nankör şey.
O yaratan onu hangi şeyden yarattı?
Bir damla sudan, onu yarattı da biçime koydu.
Sonra ona yolunu kolaylaştırdı.
Sonra onu öldürdü de kabre koydurdu.
Sonra dilediği vakit onu tekrar diriltir.
Hayır hayır, doğrusu o, hiç Allah'ın emrini tam yerine getirmedi,
Bir de o insan yiyeceğine baksın.
Biz o suyu bol bol döktük.
Sonra toprağı nasıl da yardık.
Bu suretle orada ekinler bitirdik.
Üzümler, yoncalar,
Zeytinlikler, hurmalıklar,
İri ve sık ağaçlı bahçeler,
Meyveler, çayırlar bitirdik.
Siz ve hayvanlarınız faydalansın diye.
(Elmalılı Hamdi Yazır)
Kutile-l-insânu mâ ekferah(u).
Min eyyi şey-in ḣalekah(u).
Min nutfetin ḣalekahu fekadderah(u).
Śumme-ssebîle yesserah(u).
Śumme emâtehu feakberah(u).
Śumme iżâ şâe enşerah(u).
Kellâ lemmâ yakdi mâ emerah(u).
Felyenzuri-l-insânu ilâ ta’âmih(i).
Ennâ sabebnâ-lmâe sabbâ(n).
Śumme şekaknâ-l-arda şakkâ(n).
Fe-enbetnâ fîhâ habbâ(n).
Ve ’ineben ve kadbâ(n).
Ve zeytûnen ve naḣlâ(n).
Ve hadâ-ika ġulbâ(n).
Ve fâkiheten ve ebbâ(n).
Metâ’an lekum veli-en’âmikum.
(Transliterasyon)
80|17|قُتِلَ ٱلْإِنسَٰنُ مَآ أَكْفَرَهُۥ
80|18|مِنْ أَىِّ شَىْءٍ خَلَقَهُۥ
80|19|مِن نُّطْفَةٍ خَلَقَهُۥ فَقَدَّرَهُۥ
80|20|ثُمَّ ٱلسَّبِيلَ يَسَّرَهُۥ
80|21|ثُمَّ أَمَاتَهُۥ فَأَقْبَرَهُۥ
80|22|ثُمَّ إِذَا شَآءَ أَنشَرَهُۥ
80|23|كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَآ أَمَرَهُۥ
80|24|فَلْيَنظُرِ ٱلْإِنسَٰنُ إِلَىٰ طَعَامِهِۦٓ
80|25|أَنَّا صَبَبْنَا ٱلْمَآءَ صَبًّا
80|26|ثُمَّ شَقَقْنَا ٱلْأَرْضَ شَقًّا
80|27|فَأَنۢبَتْنَا فِيهَا حَبًّا
80|28|وَعِنَبًا وَقَضْبًا
80|29|وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا
80|30|وَحَدَآئِقَ غُلْبًا
80|31|وَفَٰكِهَةً وَأَبًّا
80|32|مَّتَٰعًا لَّكُمْ وَلِأَنْعَٰمِكُمْ