Takva sahipleri için, Rableri katında nimetlerle dolu cennetler vardır.
Biz, Müslümanları/Allah'a teslim olanları, suçlular gibi yapar mıyız?
Neniz var sizin, nasıl hüküm veriyorsunuz?
Yoksa sizin bir kitabınız var da ondan ders mi görüyorsunuz?
Onda, keyfinize uyan her şeyi rahatça buluyorsunuz.
Yoksa sizin lehinize üzerimizde kıyamete kadar uzanacak yeminler mi var da siz ne hükmederseniz oluverecek!
Sor onlara: "Böyle bir şeye hangisi kefil?"
Yoksa kendilerinin ortakları mı var? Eğer doğru sözlüler iseler, çağırıversinler ortaklarını!
Baldırın çıplak kalacağı, secdelere çağrılacakları gün, onu da yapamayacaklar.
Gözleri yere eğilmiş, benliklerini zillet kaplamıştır. Onlar, sapasağlam oldukları zaman da secde etmeye çağrılıyorlardı.
(Yaşar Nuri ÖZTÜRK)
Korunanlar için de Rableri katında ni'met bahçeleri vardır.
Biz müslümanları suçlular gibi yapar mıyız hiç?
Neyiniz var, nasıl hüküm veriyorsunuz?
Yoksa sizin bir Kitabınız var da onda mı (bu hükümleri) okuyorsunuz?
Onda istediğiniz her şeyi buluyorsunuz?
Yoksa sizin istediğiniz hükmü verebileceğinize dair, kıyamete kadar sürecek andlarınız mı var üzerimizde?
Sor onlara: Onların hangisi buna kefil olacak?
Yoksa kendilerinin ortakları mı var? Doğru iseler ortaklarını çağırsınlar.
Bacaktan açılacağı (paçanın sıvanacağı, işlerin güçleşeceği) ve secdeye da'vet edilecekleri gün (secde) edemezler.
Gözleri düşük olarak yüzlerini bir zillet kaplar. Onlar sağlam iken de secdeye da'vet edilirler(fakat secde etmezler)di.
(Süleyman Ateş)
Kuşkusuz korunanlar için de, Rableri katında nimetleri bol bahçeler vardır.
Öyle ya, teslimiyet gösterenleri suçlular gibi tutar mıyız hiç?
Neyiniz var, nasıl hüküm veriyorsunuz?
Yoksa size ait bir kitap var da onda mı okuyorsunuz?
O kitapta, "beğendiğiniz her şey sizindir" diye mi yazılı?
Yoksa, "ne hükmederseniz mutlaka sizindir" diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?
Sor bakalım onlara, içlerinden ona kefil hangisi?
Yoksa ortakları mı var onların? Doğru iseler ortaklarını getirsinler.
O gün işler zorlaşır ve secdeye davet edilirler. Fakat güç yetiremezler.
Gözleri düşük bir halde kendilerini bir zillet kaplar. Oysa onlar sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı.
(Elmalılı Hamdi Yazır)
İnne lilmuttekîne ‘inde rabbihim cennâti-nna’îm(i).
Efenec’alu-lmuslimîne kelmucrimîn(e).
Mâ lekum keyfe tahkumûn(e).
Em lekum kitâbun fîhi tedrusûn(e).
İnne lekum fîhi lemâ teḣayyerûn(e).
Em lekum eymânun ‘aleynâ bâliġatun ilâ yevmi-lkiyâmeti(ﻻ) inne lekum lemâ tahkumûn(e).
Selhum eyyuhum biżâlike ze’îm(un).
Em lehum şurakâu felye/tû bişurakâ-ihim in kânû sâdikîn(e).
Yevme yukşefu ‘an sâkin ve yud’avne ilâ-ssucûdi felâ yestatî’ûn(e).
Ḣâşi’aten ebsâruhum terhekuhum żille(tun) ve kad kânû yud’avne ilâ-ssucûdi vehum sâlimûn(e)
(Transliterasyon)
68|34|إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ
68|35|أَفَنَجْعَلُ ٱلْمُسْلِمِينَ كَٱلْمُجْرِمِينَ
68|36|مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ
68|37|أَمْ لَكُمْ كِتَٰبٌ فِيهِ تَدْرُسُونَ
68|38|إِنَّ لَكُمْ فِيهِ لَمَا تَخَيَّرُونَ
68|39|أَمْ لَكُمْ أَيْمَٰنٌ عَلَيْنَا بَٰلِغَةٌ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ إِنَّ لَكُمْ لَمَا تَحْكُمُونَ
68|40|سَلْهُمْ أَيُّهُم بِذَٰلِكَ زَعِيمٌ
68|41|أَمْ لَهُمْ شُرَكَآءُ فَلْيَأْتُوا۟ بِشُرَكَآئِهِمْ إِن كَانُوا۟ صَٰدِقِينَ
68|42|يَوْمَ يُكْشَفُ عَن سَاقٍ وَيُدْعَوْنَ إِلَى ٱلسُّجُودِ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ
68|43|خَٰشِعَةً أَبْصَٰرُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ وَقَدْ كَانُوا۟ يُدْعَوْنَ إِلَى ٱلسُّجُودِ وَهُمْ سَٰلِمُونَ