Bu sözü yalanlayanla beni baş başa bırak. Onları, bilmedikleri yerden yakalayacağız.
Süre tanıyorum onlara. Tuzağım gerçekten zorludur benim.
Bir ücret mi istiyorsun kendilerinden de onlar, bir borç altında eziliyorlar!
Yoksa gayb, yanlarında da onlar mı yazıyorlar?
(Yaşar Nuri ÖZTÜRK)
Bu sözü yalanlayanı bana bırak; onları bilmedikleri yerden derece derece (azaba) yaklaştıracağız.
Onlara mühlet veriyorum. Doğrusu benim tuzağım sağlamdır (onu kimse bozamaz).
Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar ağır borç altında mı kalıyorlar?
Yoksa gayb (görünmez bilgi hazinesi), kendi yanlarında da onlar mı (istedikleri gibi) yazıyorlar?
(Süleyman Ateş)
Bu sözü yalanlayanı bana bırak. Onları bilmedikleri yönden derece derece azaba yaklaştıracağız.
Onlara mühlet veriyorum. Doğrusu benim tuzağım sağlamdır.
Yoksa onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
Yoksa gayb onların yanlarında da onlar mı yazıyorlar?
(Elmalılı Hamdi Yazır)
Feżernî vemen yukeżżibu bihâżâ-lhadîś(i) senestedricuhum min hayśu lâ ya’lemûn(e).
Ve umlî lehum inne keydî metîn(un).
Em tes-eluhum ecran fehum min maġramin muśkalûn(e).
Em ‘indehumu-lġaybu fehum yektubûn(e).
(Transliterasyon)
68|44|فَذَرْنِى وَمَن يُكَذِّبُ بِهَٰذَا ٱلْحَدِيثِ سَنَسْتَدْرِجُهُم مِّنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَ
68|45|وَأُمْلِى لَهُمْ إِنَّ كَيْدِى مَتِينٌ
68|46|أَمْ تَسْـَٔلُهُمْ أَجْرًا فَهُم مِّن مَّغْرَمٍ مُّثْقَلُونَ
68|47|أَمْ عِندَهُمُ ٱلْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ