Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
İnsan üzerinden, henüz anılan bir şey olmadığı bir süre geçmedi mi zamandan? Doğrusu, biz insanı karışım olan bir spermden yarattık. Halden hale geçiririz onu. Sonunda onu işitici, görücü yaptık. Biz onu yola kılavuzladık. Artık ya şükredici olur ya nankör. Biz, nankörler için zincirler, bukağılar ve kızgın bir ateş hazırladık. İyilere gelince, onlar, karışımı kâfur olan bir kadehten içerler. Bir kaynak ki, Allah'ın kulları ondan içerler ve onu fışkırtarak akıtırlar.
(Yaşar Nuri ÖZTÜRK)
İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi? Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden yarattık da onu işitici, görücü yaptık. Biz ona yolu gösterdik: Ya şükredici veya nankör olur. Biz, kafirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır. İyiler de, karışımı kafur olan bir kadehten içerler. Bir kaynak ki Allah'ın kulları ondan içerler, (istedikleri yere de) fışkırtarak akıtırlar.
(Süleyman Ateş)
Gerçekten insan üzerine dehirden (zamandan) öyle bir müddet geldi ki o zaman o, anılmaya değer bir şey değildi. Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden (erkek ve kadın sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık. Kuşkusuz biz ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör. Çünkü biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır. Kuşkusuz iyiler de karışımı kâfûr olan dolgun bir kadehten içerler. Bir kaynak ki ondan Allah'ın kulları içerler, güzel yollar açarak akıtırlar onu.
(Elmalılı Hamdi Yazır)
Hel etâ ‘alâ-l-insâni hînun mine-ddehri lem yekun şey-en meżkûrâ(n). İnnâ ḣalaknâ-l-insâne min nutfetin emşâcin nebtelîhi fece’alnâhu semî’an basîrâ(n). İnnâ hedeynâhu-ssebîle immâ şâkiran ve-immâ kefûrâ(n). İnnâ a’tednâ lilkâfirîne selâsile ve aġlâlen ve se’îrâ(n). İnne-l-ebrâra yeşrabûne min ke/sin kâne mizâcuhâ kâfûrâ(n). ‘Aynen yeşrabu bihâ ‘ibâdu(A)llâhi yufeccirûnehâ tefcîrâ(n).
(Transliterasyon)
76|2|إِنَّا خَلَقْنَا ٱلْإِنسَٰنَ مِن نُّطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَّبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَٰهُ سَمِيعًۢا بَصِيرًا
76|3|إِنَّا هَدَيْنَٰهُ ٱلسَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا
76|4|إِنَّآ أَعْتَدْنَا لِلْكَٰفِرِينَ سَلَٰسِلَا۟ وَأَغْلَٰلًا وَسَعِيرًا
76|5|إِنَّ ٱلْأَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِن كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا
76|6|عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ ٱللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا