Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
Yemin olsun soluyuşlarıyla ses çıkararak koşanlara/nefes nefese saldıranlara,
Çakıp çakıp ateş çıkaranlara,
Sabahleyin akın edenlere/baskın yapıp toprak fethedenlere,
Derken, onunla toz duman çıkaranlara,
Derken, onunla bir topluluğun ortasına dalanlara ki,
İnsan, Rabbine karşı gerçekten çok nankördür!
Ve kendisi de buna iyiden iyiye tanıktır.
O, mal ve servet arzusu yüzünden alabildiğine katıdır.
Bilmez mi ki o, kabirler içindekiler dışarı fırlatıldığında,
Göğüslerin içindekiler derlenip toplandığında,
Hiç kuşkusuz, o gün, Rableri onlardan iyice haberdar olacaktır.
(Yaşar Nuri ÖZTÜRK)
Andolsun nefesleriyle (güp güp) ses çıkararak koşan(at)lara,
(Tırnaklariyle yerden) Ateş çıkaranlara,
Sabahleyin akın edenlere,
(Koşarak) Toz koparanlara,
Derken bir topluluğun ortasına dalanlara.
(Bunlara andolsun) Ki insan, Rabbine karşı çok nankördür.
Ve o da buna şahiddir.
Doğrusu o, malı çok sever.
Bilmez mi o, kabirlerde olanlar dışarı atıldığı,
Göğüslerde bulunanlar devşirildiği zaman,
O gün Rabbleri onların her halini haber almış(gizli ve açık bütün yaptıklarını bilmiş)tir.
(Süleyman Ateş)
O harıl harıl (savaşa) koşanlara,
(Tırnaklarıyla yerden) ateş çıkaranlara,
Sabahleyin akın edenlere,
Tozu dumana karıştıranlara,
Derken bir topluluğun ortasına dalanlara yemin ederim ki,
Şüphesiz insan, Rabbine karşı çok nankördür.
Ve kendisi de buna şahittir.
Gerçekten o dünya malını çok sevdiği için katıdır.
Bilmiyor mu ki, kabirlerin içindekiler fırlatılacak.
Ve sinelerin içindekiler derlenecek.
O gün Rableri onların bütün yaptıklarından haberdardır
(Elmalılı Hamdi Yazır)
Vel-’âdiyâti dabhâ(n).
Fel-mûriyâti kadhâ(n).
Fel-muġîrâti subhâ(n).
Fe-eśerne bihi nak’â(n).
Fe-vesatne bihi cem’â(n).
İnne-l-insâne lirabbihi lekenûd(un).
Ve-innehu ‘alâ żâlike leşehîd(un).
Ve-innehu lihubbi-lḣayri leşedîd(un).
Efelâ ya’lemu iżâ bu’śira mâ fî-lkubûr(i).
Ve hussile mâ fî-ssudûr(i).
İnne rabbehum bihim yevme-iżin leḣabîr(un).
(Transliterasyon)
100|1|بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ وَٱلْعَٰدِيَٰتِ ضَبْحًا
100|2|فَٱلْمُورِيَٰتِ قَدْحًا
100|3|فَٱلْمُغِيرَٰتِ صُبْحًا
100|4|فَأَثَرْنَ بِهِۦ نَقْعًا
100|5|فَوَسَطْنَ بِهِۦ جَمْعًا
100|6|إِنَّ ٱلْإِنسَٰنَ لِرَبِّهِۦ لَكَنُودٌ
100|7|وَإِنَّهُۥ عَلَىٰ ذَٰلِكَ لَشَهِيدٌ
100|8|وَإِنَّهُۥ لِحُبِّ ٱلْخَيْرِ لَشَدِيدٌ
100|9|أَفَلَا يَعْلَمُ إِذَا بُعْثِرَ مَا فِى ٱلْقُبُورِ
100|10|وَحُصِّلَ مَا فِى ٱلصُّدُورِ
100|11|إِنَّ رَبَّهُم بِهِمْ يَوْمَئِذٍ لَّخَبِيرٌۢ