Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
Ey giysisine bürünüp yatan! Geceleyin kalk! Kısa bir süre hariç, Gecenin yarısını ayakta ol yahut bundan biraz eksilt! Yahut buna biraz ekle! Ve Kur'an'ı ağır ağır, düşüne düşüne oku! Doğrusu, biz senin üzerine ağır bir söz bırakacağız. Şu bir gerçek ki, yeni bir oluşa koyulmak üzere geceleyin kalkan, yer tutma bakımından daha güçlü, söz bakımından daha etkilidir. Kuşkusuz, gündüz boyu senin için uzun bir dolaşma/yoğun bir uğraş vardır. Rabbinin adını an ve tüm benliğinle O'na yönel! Doğunun ve batının Rabbidir O. Tanrı yoktur O'ndan başka. O'nu vekil et! Onların söylediklerine sabret! Ve güzelce ayrıl onlardan. Benimle, o nimete boğulmuş yalanlayıcıları baş başa bırak! Birazcık süre tanı onlara. Bizim yanımızda bukağılar var, cehennem var! Boğazdan zor geçen bir yiyecek, korkunç bir azap var, O günde ki yer ve dağlar sarsılır ve dağlar eriyip akan bir kum yığınına dönüşür. Biz size, üstünüze tanık olan bir resul gönderdik. Tıpkı Firavun'a bir resul gönderdiğimiz gibi. Ama Firavun, resule isyan etti de biz onu korkunç bir tutuşla tutuverdik. Eğer inkâr ve nankörlüğe saparsanız, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çeviren o günden nasıl korunacaksınız? Gök bile o yüzden parçalanır. O'nun vaadi gerçekleşmiştir. Bu, bir öğüt verici, düşündürücüdür. Dileyen, Rabbine doğru, bir yol edinir.
(Yaşar Nuri ÖZTÜRK)
Ey örtüsüne bürünen, Geceleyin kalk (namaz kıl); yalnız gecenin birazında (uyu). Gecenin yarısında (kalk) yahut bundan biraz eksilt. Veya bunu artır ve ağır ağır Kur'an oku. Doğrusu biz, senin üzerine ağır bir söz bırakacağız. Gerçekten gece kalk(ıp ibadet et)mek daha oturaklı ve (geceleyin) söz (du'a) daha etkilidir. Çünkü gündüz, senin uzun süre uğraşacağın şeyler vardır. Rabbinin adını an ve bütün gönlünle O'na yönel. (O) Doğunun ve batının Rabbidir. O'ndan başka tanrı yoktur. Yalnız O'nu vekil tut. Onların dediklerine sabret ve güzelce onlardan ayrıl. Beni ve o ni'met sahibi yalanlayıcıları yalnız bırak ve onlara biraz mühlet ver. Doğrusu, bizim yanımızda bukağılar ve cehennem var. (Dikenli) Boğazı tırmalayan bir yiyecek ve acı veren bir azab var. O gün yer ve dağlar sarsılır ve dağlar, dağılan kum yığınları olur. (Ey insanlar,) Doğrusu biz size, aleyhinize tanıklık edecek bir elçi gönderdik; nasıl ki Fir'avn'a da bir elçi göndermiştik. Fir'avn, elçiye karşı geldi. Biz de onu ağır bir yakalayışla yakaladık. Peki inkar ederseniz, çocukları ihtiyarlatan o günden kendinizi nasıl kurtaracaksınız? Gök (bile) onun dehşetinden yarılır. Allah'ın va'di mutlaka yapılmıştır. Bu bir öğüttür. Dileyen, Rabbine varan bir yol tutar.
(Süleyman Ateş)
Ey örtünen! (Peygamber) Gecenin birazı hariç olmak üzere geceleyin kalk (namaz kıl). Gecenin yarısında kalk, yahut yarısından biraz eksilt. Veya bunu artır ve ağır ağır Kur'ân oku. Doğrusu biz, senin üzerine ağır bir söz bırakacağız (Kur'an vahyedeceğiz). Çünkü gece kalkışı hem daha etkili, hem de söz bakımından daha sağlamdır. Çünkü gündüz senin için uzun bir meşguliyet vardır. Rabbinin adını an ve bütün gönlünle ona yönel. O, doğunun ve batının Rabbidir. Ondan başka tanrı yoktur. O halde yalnız O'nu vekil tut. Başkalarının diyeceklerine sabret, güzellikle onlardan ayrıl. O yalanlayıcı zevk ve refah sahiplerini bana bırak, onlara biraz mühlet ver. Zira bizim yanımızda bukağılar var, bir cehennem var. Boğaza duran bir yiyecek, elem verici bir azap var. O gün yer ve dağlar sarsılacak, dağlar erimiş bir kum yığınına dönecek. Doğrusu biz size tanıklık edecek bir elçi gönderdik. Nitekim Firavun'a da bir elçi göndermiştik. Firavun o elçiye isyan etmişti. Biz de onu ağır bir yakalayışla yakaladık. Peki inkâr ederseniz, çocukları ihtiyarlatacak o günden (kıyamet gününden) kendinizi nasıl kurtaracaksınız? O günün dehşetinden gök yarılır. Allah'ın sözü kesinlikle gerçekleşmiştir. İşte bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar.
(Elmalılı Hamdi Yazır)
Yâ eyyuhâ-lmuzzemmil(u). Kumi-lleyle illâ kalîlâ(n). Nisfehu evi-nkus minhu kalîlâ(n). Ev zid ‘aleyhi ve rattili-lkur-âne tertîlâ(n). İnnâ senulkî ‘aleyke kavlen śekîlâ(n). İnne nâşi-ete-lleyli hiye eşeddu vat-en ve akvemu kîlâ(n). İnne leke fî-nnehâri sebhan tavîlâ(n). Veżkuri-sme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(n). Rabbu-lmeşriki velmaġribi lâ ilâhe illâ huve fetteḣiżhu vekîlâ(n). Vasbir ‘alâ mâ yekûlûne vehcurhum hecran cemîlâ(n). Ve żernî velmukeżżibîne ulî-nna’meti ve mehhilhum kalîlâ(n). İnne ledeynâ enkâlen ve cahîmâ(n). Ve ta’âmen żâ ġussatin ve ’ażâben elîmâ(n). Yevme tercufu-l-ardu velcibâlu ve kâneti-lcibâlu keśîben mehîlâ(n). İnnâ erselnâ ileykum rasûlen şâhiden ‘aleykum kemâ erselnâ ilâ fir’avne rasûlâ(n). Fe’asâ fir’avnu-rrasûle fe-eḣażnâhu aḣżen vebîlâ(n). Fekeyfe tettekûne in kefertum yevmen yec’alu-lvildâne şîbâ(n). Essemâu munfatirun bih(i) kâne va’duhu mef’ûlâ(n). İnne hâżihi teżkira(tun) femen şâe-tteḣaże ilâ rabbihi sebîlâ(n).
(Transliterasyon)
73|2|قُمِ ٱلَّيْلَ إِلَّا قَلِيلًا
73|3|نِّصْفَهُۥٓ أَوِ ٱنقُصْ مِنْهُ قَلِيلًا
73|4|أَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ ٱلْقُرْءَانَ تَرْتِيلًا
73|5|إِنَّا سَنُلْقِى عَلَيْكَ قَوْلًا ثَقِيلًا
73|6|إِنَّ نَاشِئَةَ ٱلَّيْلِ هِىَ أَشَدُّ وَطْـًٔا وَأَقْوَمُ قِيلًا
73|7|إِنَّ لَكَ فِى ٱلنَّهَارِ سَبْحًا طَوِيلًا
73|8|وَٱذْكُرِ ٱسْمَ رَبِّكَ وَتَبَتَّلْ إِلَيْهِ تَبْتِيلًا
73|9|رَّبُّ ٱلْمَشْرِقِ وَٱلْمَغْرِبِ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ فَٱتَّخِذْهُ وَكِيلًا
73|10|وَٱصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَٱهْجُرْهُمْ هَجْرًا جَمِيلًا
73|11|وَذَرْنِى وَٱلْمُكَذِّبِينَ أُو۟لِى ٱلنَّعْمَةِ وَمَهِّلْهُمْ قَلِيلًا
73|12|إِنَّ لَدَيْنَآ أَنكَالًا وَجَحِيمًا
73|13|وَطَعَامًا ذَا غُصَّةٍ وَعَذَابًا أَلِيمًا
73|14|يَوْمَ تَرْجُفُ ٱلْأَرْضُ وَٱلْجِبَالُ وَكَانَتِ ٱلْجِبَالُ كَثِيبًا مَّهِيلًا
73|15|إِنَّآ أَرْسَلْنَآ إِلَيْكُمْ رَسُولًا شَٰهِدًا عَلَيْكُمْ كَمَآ أَرْسَلْنَآ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ رَسُولًا
73|16|فَعَصَىٰ فِرْعَوْنُ ٱلرَّسُولَ فَأَخَذْنَٰهُ أَخْذًا وَبِيلًا
73|17|فَكَيْفَ تَتَّقُونَ إِن كَفَرْتُمْ يَوْمًا يَجْعَلُ ٱلْوِلْدَٰنَ شِيبًا
73|18|ٱلسَّمَآءُ مُنفَطِرٌۢ بِهِۦ كَانَ وَعْدُهُۥ مَفْعُولًا
73|19|إِنَّ هَٰذِهِۦ تَذْكِرَةٌ فَمَن شَآءَ ٱتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِۦ سَبِيلًا