(Yaşar Nuri ÖZTÜRK)
İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti biz Kitapta insanlara açıkça belirttikten sonra gizleyenler (var ya), işte onlara hem Allah la'net eder, hem bütün la'net edebilenler la'net eder. Ancak tevbe edip uslananlar ve (gerçeği) açıklayanlar başka. Onları bağışlarım. Çünkü ben tevbeyi çok kabul edenim, çok esirgeyenim. Ama ayetlerimizi inkar etmiş ve kafir olarak ölmüş olanlar, işte Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların la'neti onların üstünedir. Ebedi la'net içinde kalırlar. Ne kendilerinden azab hafifletilir, ne de onlara fırsat verilir.
(Süleyman Ateş)
İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayetin kendisi olan âyetleri insanlar için biz kitapta açıkladıktan sonra gizleyenler var ya mutlaka onlara Allah lanet eder. Lanet edebilecek olanlar da lanet ederler. Ancak tevbe edip halini düzelterek gerçeği söyleyenler başka. İşte onları ben bağışlarım. Ben çok merhamet ediciyim, tevbeleri çokça kabul ederim. Ama âyetlerimizi inkar etmiş ve kâfir olarak can vermiş olanlara gelince, işte Allah'ın laneti, meleklerin laneti ve insanların laneti hep onların üzerine olsun. Onlar ebedi olarak onun altında kalırlar. Ne azabları hafifletilir, ne de kendilerine göz açtırılır.
(Elmalılı Hamdi Yazır)
İnne-lleżîne yektumûne mâ enzelnâ mine-lbeyyinâti velhudâ min ba’di mâ beyyennâhu linnâsi fi-lkitâbi ulâ-ike yel’anuhumu(A)llâhu veyel’anuhumu-llâ’inûn(e). İlle-lleżîne tâbû veaslehû vebeyyenû feulâ-ike etûbu ‘aleyhim ve enâ-ttevvâbu-rrahîm(u). İnne-lleżîne keferû vemâtû vehum kuffârun ulâ-ike ‘aleyhim la’netu(A)llâhi velmelâ-iketi ve-nnâsi ecme’în(e). Ḣâlidîne fîhâ lâ yuḣaffefu ‘anhumu-l’ażâbu velâ hum yunzarûn(e).
(Transliterasyon)
2|160|إِلَّا ٱلَّذِينَ تَابُوا۟ وَأَصْلَحُوا۟ وَبَيَّنُوا۟ فَأُو۟لَٰٓئِكَ أَتُوبُ عَلَيْهِمْ وَأَنَا ٱلتَّوَّابُ ٱلرَّحِيمُ
2|161|إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ وَمَاتُوا۟ وَهُمْ كُفَّارٌ أُو۟لَٰٓئِكَ عَلَيْهِمْ لَعْنَةُ ٱللَّهِ وَٱلْمَلَٰٓئِكَةِ وَٱلنَّاسِ أَجْمَعِينَ
2|162|خَٰلِدِينَ فِيهَا لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ ٱلْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنظَرُونَ