(Yaşar Nuri ÖZTÜRK)
Andolsun, sana apaçık ayetler indirdik, onları yoldan çıkmışlardan başkası inkar etmez. Ne zaman bir ahit (andlaşma) yaptılarsa, onlardan bir grup o ahdi bozup atmadı mı? Zaten çokları inanmazlar. Allah tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı doğrulayıcı bir elçi gelince, Kitap verilmiş olanlardan bir grup, Allah'ın Kitabını sanki bilmiyorlarmış gibi, sırtlarının arkasına attılar.
(Süleyman Ateş)
Şanım hakkı için sana çok açık âyetler; parlak mucizeler indirdik. Öyle ki, iman sahasından uzaklaşmış fasıklardan başkası onları inkâr etmez. O fasıklar hem bunları tanımıyacaklar, hem de ne zaman bir ahd üzerine antlaşma yapsalar, her defasında mutlaka içlerinden bir güruh çıkıp onu bozacak ve atıverecek öyle mi? Hatta az bir güruh değil, onların çoğu ahit tanımaz imansızlardır. Üstelik Allah tarafından onlara, yanlarındaki kitabı tasdik edici bir peygamber gelince, daha önce kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, Allah'ın kitabını sırtlarından geriye attılar, sanki hiçbir şey bilmiyorlarmış gibi yaptılar.
(Elmalılı Hamdi Yazır)
Velekad enzelnâ ileyke âyâtin beyyinât(in) vemâ yekfuru bihâ ille-lfâsikûn(e). Eve kullemâ ‘âhedû ‘ahden nebeżehu ferîkun minhum(c) bel ekśeruhum lâ yu/minûn(e). Velemmâ câehum rasûlun min ‘indi(A)llâhi musaddikun limâ me’ahum nebeże ferîkun mine-lleżîne ûtu-lkitâbe kitâba(A)llâhi verâe zuhûrihim keennehum lâ ya’lemûn(e).
(Transliterasyon)
2|100|أَوَكُلَّمَا عَٰهَدُوا۟ عَهْدًا نَّبَذَهُۥ فَرِيقٌ مِّنْهُم بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
2|101|وَلَمَّا جَآءَهُمْ رَسُولٌ مِّنْ عِندِ ٱللَّهِ مُصَدِّقٌ لِّمَا مَعَهُمْ نَبَذَ فَرِيقٌ مِّنَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ كِتَٰبَ ٱللَّهِ وَرَآءَ ظُهُورِهِمْ كَأَنَّهُمْ لَا يَعْلَمُونَ