(Yaşar Nuri ÖZTÜRK)
Şimdi (ey mü'minler) siz, bunların size inanmalarını mı umuyorsunuz? Oysa bunlardan bir grup vardı ki, Allah'ın sözünü işitirlerdi de düşünüp akıl erdirdikten sonra, bile bile onu değiştirirlerdi. İnananlara rastladıkları zaman: "İnandık" derler; birbirleriyle yalnız kaldıkları zaman: "Allah'ın size açtığını onlara söylüyorsunuz ki, onu Rabbiniz katında sizin aleyhinizde delil olarak mı kullansınlar? Aklınızı kullanmıyor musunuz?" derler. Bilmiyorlar mı ki, Allah onların gizlediklerini ve açığa vurduklarını biliyor? Onların içinde bir de ümmiler var ki, Kitabı bilmezler, bütün bildikleri birtakım kuruntular(yahut kulaktan dolma şeyler)dir; onlar sadece zannediyorlar. Vay haline o kimselerin ki, Kitabı elleriyle yazıp, az bir paraya satmak için, "Bu Allah katındandır," derler! Ellerinin yazdığından ötürü vay haline onların! Kazandıklarından ötürü vay haline onların! Bir de dediler ki: "Sayılı birkaç gün dışında bize ateş dokunmayacaktır." De ki: "Allah'tan (bu hususta) bir söz mü aldınız. şayet öyle ise Allah verdiği sözden dönmez-yoksa Allah hakkında bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz? Evet kim bir günah kazanır da suçu kendisini kuşatmış olursa işte onlar, ateş halkıdır, orada sürekli kalacaklardır. İnanıp yararlı işler yapanlara gelince, onlar da cennet halkıdır, orada sürekli kalacaklardır.
(Süleyman Ateş)
Şimdi bunların, size hemen inanacaklarını ümit mi ediyorsunuz? Halbuki bunlardan bir grup vardı ki, Allah'ın kelâmını işitirlerdi de sonra ona akılları yattığı halde bile bile onu tahrif ederlerdi. Üstelik iman edenlere rastladıklarında inandık derler, birbirleriyle başbaşa kaldıkları zaman, "Rabbinizin huzurunda aleyhinize delil olarak kullansınlar diye mi tutup Allah'ın size açıkladığı gerçekleri onlara da söylüyorsunuz? Hiç aklınız yok mu be?" derlerdi. Peki bilmezler mi ki, onlar neyi sır olarak saklar ve neyi açıkça söylerlerse Allah hepsini bilir. Bunların bir de ümmî (okuma yazması olmayan) kısmı vardır, kitabı bilmezler, ancak birtakım kuruntu yığınına, boş saplantılara kapılır ve zan içinde dolaşır dururlar. Artık o kimselerin vay haline ki, kendi elleriyle kitap yazarlar da sonra biraz para almak için "Bu Allah katındandır." derler. Artık vay o elleriyle yazdıkları yüzünden onlara, vay o kazandıkları vebal yüzünden onlara!.. Bir de dediler ki: "Bize sayılı birkaç günden başka asla ateş azabı dokunmaz". De ki; "Siz Allah'dan bir ahit mi aldınız? Böyle ise Allah sözünden dönmez. Yoksa siz Allah'a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?" Evet kim bir günah işlemiş de kendi günahı kendisini her yandan kuşatmış ise, işte öyleleri ateş ehlidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar. İman edip salih ameller işleyenler, işte öyleleri de cennet ehlidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar.
(Elmalılı Hamdi Yazır)
Efetetme’ûne en yu/minû lekum vekad kâne ferîkun minhum yesme’ûne kelâma(A)llâhi śümme yuharrifûnehu min ba’di mâ ‘akalûhu vehum ya’lemûn(e). Ve-iżâ leku-lleżîne âmenû kâlû âmennâ ve-iżâ ḣalâ ba’duhum ilâ ba’din kâlû etuhaddiśûnehum bimâ feteha(A)llâhu ‘aleykum liyuhâccûkum bihi ‘inde rabbikum efelâ ta’kilûn(e). Eve lâ ya’lemûne enna(A)llâhe ya’lemu mâ yusirrûne vemâ yu’linûn(e). Veminhum ummiyyûne lâ ya’lemûne-lkitâbe illâ emâniyye ve-in hum illâ yazunnûn(e). Feveylun lilleżîne yektubûne-lkitâbe bi-eydîhim śümme yekûlûne hâżâ min ‘indi(A)llâhi liyeşterû bihi śemenen kalîlâ(en) feveylun lehum mimmâ ketebet eydîhim veveylun lehum mimmâ yeksibûn(e). Ve kâlû len temessene-nnâru illâ eyyâmen ma’dûde(ten) kul etteḣażtum ‘inda(A)llâhi ‘ahden felen yuḣlifa(A)llâhu ‘ahdeh(u) em tekûlûne ‘ala(A)llâhi mâ lâ ta’lemûn(e). Belâ men kesebe seyyi-eten veehâtat bihi ḣatî-etuhu feulâ-ike as-hâbu annâr(i) hum fîhâ ḣâlidûn(e). Velleżîne âmenû ve’amilû-ssâlihâti ulâ-ike as-hâbu-lcenne(ti) hum fîhâ ḣâlidûn(e).
(Transliterasyon)
2|76|وَإِذَا لَقُوا۟ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ قَالُوٓا۟ ءَامَنَّا وَإِذَا خَلَا بَعْضُهُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ قَالُوٓا۟ أَتُحَدِّثُونَهُم بِمَا فَتَحَ ٱللَّهُ عَلَيْكُمْ لِيُحَآجُّوكُم بِهِۦ عِندَ رَبِّكُمْ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
2|77|أَوَلَا يَعْلَمُونَ أَنَّ ٱللَّهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ
2|78|وَمِنْهُمْ أُمِّيُّونَ لَا يَعْلَمُونَ ٱلْكِتَٰبَ إِلَّآ أَمَانِىَّ وَإِنْ هُمْ إِلَّا يَظُنُّونَ
2|79|فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ يَكْتُبُونَ ٱلْكِتَٰبَ بِأَيْدِيهِمْ ثُمَّ يَقُولُونَ هَٰذَا مِنْ عِندِ ٱللَّهِ لِيَشْتَرُوا۟ بِهِۦ ثَمَنًا قَلِيلًا فَوَيْلٌ لَّهُم مِّمَّا كَتَبَتْ أَيْدِيهِمْ وَوَيْلٌ لَّهُم مِّمَّا يَكْسِبُونَ
2|80|وَقَالُوا۟ لَن تَمَسَّنَا ٱلنَّارُ إِلَّآ أَيَّامًا مَّعْدُودَةً قُلْ أَتَّخَذْتُمْ عِندَ ٱللَّهِ عَهْدًا فَلَن يُخْلِفَ ٱللَّهُ عَهْدَهُۥٓ أَمْ تَقُولُونَ عَلَى ٱللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
2|81|بَلَىٰ مَن كَسَبَ سَيِّئَةً وَأَحَٰطَتْ بِهِۦ خَطِيٓـَٔتُهُۥ فَأُو۟لَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلنَّارِ هُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ
2|82|وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ أُو۟لَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ