(Yaşar Nuri ÖZTÜRK)
Ey İsrail oğulları, size verdiğim ni'metleri hatırlayın, bana verdiğiniz sözü tutun ki, ben de size verdiğim sözü tutayım ve sadece benden korkun! Sizin yanınızda bulunanı doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğum (Kur'an)a inanın ve onu ilk inkar eden, siz olmayın; benim ayetlerimi birkaç paraya satmayın ve benden sakının. Bile bile gerçeği batılla bulayıp hakkı gizlemeyin. Namazı kılın, zekatı verin, rüku edenlerle (Allah'ın huzurunda eğilenlerle) beraber eğilin. Siz Kitabı okuduğunuz halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz? Sabırla, namazla Allah'tan yardım dileyin, şüphesiz bu, (Allah'a) saygı gösterenlerden başkasına ağır gelir. O(saygılı insa)nlar, Rablerine kavuşacaklarını (gözetir) ve gerçekten O'na döneceklerini bilirler. Ey İsrail oğulları, size verdiğim ni'meti ve sizi alemlere üstün kıldığımı hatırlayın. Ve öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse, kimsenin cezasını çekmez (borcunu ödemez); kimseden şefaat (aracılık, iltimas) da kabul edilmez; kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım yapılmaz.
(Süleyman Ateş)
Ey İsrailoğulları, size verdiğim nimetimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözü tutun ki, ben de size verdiğim sözü tutayım ve sadece benden korkun! Yanınızdakini (Tevrat'ı) tasdik edici olarak indirdiğim (Kur'ân)a iman edin, O'nu, inkar edenlerin ilki siz olmayın, benim âyetlerimi birkaç paraya değişmeyin. Ancak benden korkun. Hakk'ı batıla karıştırıp da, bile bile hakkı gizlemeyin. Hem namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin. İnsanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitab (Tevrat)ı okuyorsunuz. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız? Bir de sabırla, namazla yardım isteyin. Şüphesiz bu, (Allah'a) saygılı olanlardan başkasına ağır gelir. Onlar ki, Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten O'na döneceklerini bilirler. Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve vaktiyle sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın. Ve öyle bir günden korunun ki, kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden şefaat da kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım da yapılmaz.
(Elmalılı Hamdi Yazır)
Yâ benî isrâ-île-żkurû ni’metiye-lletî en’amtu ‘aleykum veevfû bi’ahdî ûfi bi’ahdikum ve-iyyâye ferhebûn(i). Veâminû bimâ enzeltu musaddikan limâ me’akum velâ tekûnû avvele kâfirin bih(i) velâ teşterû bi-âyâtî śemenen kalîlen ve-iyyâye fettekûn(i). Velâ telbisu-lhakka bilbâtili vetektumu-lhakka veentum ta’lemûn(e). Veakîmu-ssalâte veâtu-zzekâte verke’û me’a-rrâki’în(e). Ete/murûne-nnâse bilbirri vetensevne enfusekum veentum tetlûne-lkitâb(e) efelâ ta’kilûn(e). Veste’înû bi-ssabri ve-ssalâ(ti) ve-innehâ lekebîratun illâ ‘ale-lḣâşi’în(e). Elleżîne yazunnûne ennehum mulâkû rabbihim veennehum ileyhi râci’ûn(e). Yâ benî isrâ-île-żkurû ni’metiye-lletî en’amtu ‘aleykum veennî faddaltukum ‘ale-l’âlemîn(e). Vettekû yevmen lâ teczî nefsun ‘an nefsin şey-en velâ yukbelu minhâ şefâ’atun velâ yu/ḣażu minhâ ‘adlun velâ hum yunsarûn(e).
(Transliterasyon)
2|41|وَءَامِنُوا۟ بِمَآ أَنزَلْتُ مُصَدِّقًا لِّمَا مَعَكُمْ وَلَا تَكُونُوٓا۟ أَوَّلَ كَافِرٍۭ بِهِۦ وَلَا تَشْتَرُوا۟ بِـَٔايَٰتِى ثَمَنًا قَلِيلًا وَإِيَّٰىَ فَٱتَّقُونِ
2|42|وَلَا تَلْبِسُوا۟ ٱلْحَقَّ بِٱلْبَٰطِلِ وَتَكْتُمُوا۟ ٱلْحَقَّ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ
2|43|وَأَقِيمُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتُوا۟ ٱلزَّكَوٰةَ وَٱرْكَعُوا۟ مَعَ ٱلرَّٰكِعِينَ
2|44|أَتَأْمُرُونَ ٱلنَّاسَ بِٱلْبِرِّ وَتَنسَوْنَ أَنفُسَكُمْ وَأَنتُمْ تَتْلُونَ ٱلْكِتَٰبَ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
2|45|وَٱسْتَعِينُوا۟ بِٱلصَّبْرِ وَٱلصَّلَوٰةِ وَإِنَّهَا لَكَبِيرَةٌ إِلَّا عَلَى ٱلْخَٰشِعِينَ
2|46|ٱلَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُم مُّلَٰقُوا۟ رَبِّهِمْ وَأَنَّهُمْ إِلَيْهِ رَٰجِعُونَ
2|47|يَٰبَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ٱذْكُرُوا۟ نِعْمَتِىَ ٱلَّتِىٓ أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَأَنِّى فَضَّلْتُكُمْ عَلَى ٱلْعَٰلَمِينَ
2|48|وَٱتَّقُوا۟ يَوْمًا لَّا تَجْزِى نَفْسٌ عَن نَّفْسٍ شَيْـًٔا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا شَفَٰعَةٌ وَلَا يُؤْخَذُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ