(Yaşar Nuri ÖZTÜRK)
Rableri onlara karşılık verdi: "Ben, sizden erkek kadın, hiçbir çalışanın işini zayi etmeyeceğim. Hep birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda işkence edilenler, vuruşanlar ve öldürülenler... Elbette onların kötülüklerini örteceğim ve onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Yaptıklarına), Allah katından bir karşılık olarak (onlara bu ni'metleri vereceğim). Karşılıkların en güzeli Allah katındadır." İnkar edenlerin, öyle şehirlerde gezip dolaşması seni aldatmasın. Bu, az bir geçimdir. Sonra gidecekleri yer, cehennemdir. Ne kötü bir yataktır orası! Fakat Rablerinden korkanlar için, altlarından ırmaklar akan cennetler var. Orada ebedi kalacaklar, Allah tarafından ağırlanacaklardır. İyiler için Allah yanında bulunan ödüller ise (dünya varlığından) daha hayırlıdır.
(Süleyman Ateş)
Rableri onlara şu karşılığı verdi: "Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden, hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet edilenler, savaşanlar ve öldürülenler... Onların günahlarını elbette örteceğim ve Allah katından bir mükafat olmak üzere, onları altından ırmaklar akan cennetlere de koyacağım. En güzel mükafat Allah katındadır". Kâfirlerin diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın. Bu, az bir geçimliktir. Sonra onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir yataktır orası! Fakat Rablerinden gereğince korkanlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Onlar orada ebedî olarak kalacaklar, Allah katından ağırlanacaklardır. İyiler için Allah katındakiler daha hayırlıdır.
(Elmalılı Hamdi Yazır)
Festecâbe lehum rabbuhum ennî lâ udî’u ‘amele ‘âmilin minkum min żekerin ev unśâ ba’dukum min ba’d(in) felleżîne hâcerû veuḣricû min diyârihim veûżû fî sebîlî vekâtelû vekutilû leukeffiranne ‘anhum seyyi-âtihim veleudḣilennehum cennâtin tecrî min tahtihâ-l-enhâru śevâben min ‘indi(A)llâh(i) va(A)llâhu ‘indehu husnu-śśevâb(i) Lâ yaġurranneke tekallubu-lleżîne keferû fî-lbilâd(i) Metâ’un kalîlun śümme me/vâhum cehennemu vebi/se-lmihâd(u) Lâkini-lleżîne-ttekav rabbehum lehum cennâtun tecrî min tahtihâ-l-enhâru ḣâlidîne fîhâ nuzulen min ‘indi(A)llâh(i) vemâ ‘inda(A)llâhi ḣayrun lil-ebrâr(i)
(Transliterasyon)
3|196|لَا يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ فِى ٱلْبِلَٰدِ
3|197|مَتَٰعٌ قَلِيلٌ ثُمَّ مَأْوَىٰهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ ٱلْمِهَادُ
3|198|لَٰكِنِ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوْا۟ رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّٰتٌ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا نُزُلًا مِّنْ عِندِ ٱللَّهِ وَمَا عِندَ ٱللَّهِ خَيْرٌ لِّلْأَبْرَارِ