(Yaşar Nuri ÖZTÜRK)
İnkar edenler var ya, ne malları, ne de çocukları onlara, Allah'a karşı hiçbir yarar sağlamaz. Onlar ateşin yakıtıdırlar; Fir'avn ailesinin ve onlardan öncekilerin durumu gibi. Onlar da ayetlerimizi yalanladılar. Allah da onları günahlarıyla yakaladı. Allah'ın cezası çetindir. İnkar edenlere söyle: "Yenileceksiniz ve cehenneme sürüleceksiniz. Orası ne kötü bir döşektir!" Karşılaşan şu iki toplulukta sizin için bir ibret vardır: Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu, öteki de nankördü, onları, gözleriyle kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah dilediğini yardımıyle destekler. Elbette (bunda) gözleri olanlar için bir ibret vardı.
(Süleyman Ateş)
Gerçek şu ki, kâfirlere, Allah'tan gelecek bir zararı, ne malları, ne de evlatları engelleyemez. İşte onlar, o ateşin yakıtı olacaklar. Gidişatları, Firavun soyunun ve daha öncekilerin gidişatı gibidir. Onlar, âyetlerimizi yalan saymışlardı. Bunun üzerine Allah da onları işledikleri günahlar yüzünden yakalayıp alaşağı etti. Allah, cezası çetin olandır. O inkârcı kâfirlere de ki, siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena bir döşektir. Hiç şüphesiz karşı karşıya gelen iki toplulukta size bir âyet, bir işaret ve ibret vardır. Onlardan biri Allah yolunda savaşıyordu, öbürü de kâfirdi ve karşılarındakini göz kararıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da gönderdiği yardımla dilediğini destekliyordu. Gören gözleri olanlar için elbette bunda apaçık bir ibret vardır.
(Elmalılı Hamdi Yazır)
İnne-lleżîne keferû len tuġniye ‘anhum emvâluhum velâ evlâduhum mina(A)llâhi şey-â(en) veulâ-ike hum vekûdu-nnâr(i) Kede/bi âli fir’avne velleżîne min kablihim keżżebû bi-âyâtinâ feaḣażehumu(A)llâhu biżunûbihim va(A)llâhu şedîdu-l’ikâb(i) Kul lilleżîne keferû setuġlebûne vetuhşerûne ilâ cehennem(e) vebi/se-lmihâd(u) Kad kâne lekum âyetun fî fi-eteyni-ltekatâ(s) fi-etun tukâtilu fî sebîli(A)llâhi ve uḣrâ kâfiratun yeravnehum miśleyhim ra/ye-l’ayn(i) va(A)llâhu yu-eyyidu binasrihi men yeşâ(u) inne fî żâlike le’ibraten li-ulî-l-ebsâr(i)
(Transliterasyon)
3|11|كَدَأْبِ ءَالِ فِرْعَوْنَ وَٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا فَأَخَذَهُمُ ٱللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَٱللَّهُ شَدِيدُ ٱلْعِقَابِ
3|12|قُل لِّلَّذِينَ كَفَرُوا۟ سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ إِلَىٰ جَهَنَّمَ وَبِئْسَ ٱلْمِهَادُ
3|13|قَدْ كَانَ لَكُمْ ءَايَةٌ فِى فِئَتَيْنِ ٱلْتَقَتَا فِئَةٌ تُقَٰتِلُ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ وَأُخْرَىٰ كَافِرَةٌ يَرَوْنَهُم مِّثْلَيْهِمْ رَأْىَ ٱلْعَيْنِ وَٱللَّهُ يُؤَيِّدُ بِنَصْرِهِۦ مَن يَشَآءُ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَعِبْرَةً لِّأُو۟لِى ٱلْأَبْصَٰرِ
İbni İshak'ın rivayetine göre, ayetler Kaynuka yahudileri hakkında inmiştir. Bedir savaşından sonra Peygamber yahudileri Kaynuka çarşısında toplayıp, Kureyş'in başına gelenlerin, bir gün kendi başlarına da gelmezden önce mülüman olmalarını söyledi. Yahudiler dediler ki; "Ya Muhammed, sen aladanıyorsun. Sen savaşmasını bilmeyen toy bir Kureyş toplumuyla dövüştün. Eğer bizimle savaşırsan bizim ne yaman savaşçılar olduğumuzu, ömründe bizim gibisini hiç görmediğini anlarsın !" Onların bu sözleri üzerine: "İnkar edenlere de ki: yenileceksiniz ve cehenneme sürüleceksiniz!.." ayetleri indi.(Câmi'u'l-beyân:3/192)
Diğer bir rivayete göre, Medine yahudileri, Bedir olayından sonra nerdeyse müslüman olacaklardı: "Bu, Kitâbımızda gördüğümüz, sancağı geri çevrilmeyecek olan peygamberdir" dediler. Bir kısmı da: "Hele acele etmeyin, bekleyin bir vak'asını daha görün" dediler. Uhud savaşı olunca şüpheye düştüler: "Bu. o değil" dediler ve Peygamber ile aralarındaki anlaşmayı bozdular. Kâ'b ibn el-Eşref altmış kişi ile Mekke'ye gitti, "Söz birliği edelim" dedi. İşte bu ayetler onlar hakkında indi.
İbn Abbas'a ve Dahhâk'a nispet edilen bir görüşe göre de bu ayetler, Bedir vakasından önce, Kureyş müşrikleri hakkında inmiştir (Zâdu'l-Mesîr: 1/356).
Ayetlerin iniş tarihine göre en uygun rivayet, bu son rivayettir.
(Prof. Dr. Süleyman Ateş, "Kur'an-ı Kerim Tefsiri" Yeni Ufuklar Neşriyat, 1988, Milliyet, 1995 1. Cilt 419/420)